27 Aralık 2013 Cuma

Ocak Ayı Etkinlikleri... Siz ve çocuklarınız için...

İzmir'de yaşayan ve Agora Avm'ye giden tüm İzmirliler bilir. İzmir Balçova Agora Avm'de her ay cuma günleri sohbet günleri gerçekleştiriliyor. Ocak ayı itibariyle de 2014'e güzel ve yararlı sohbetlerle bu etkinlikler tüm hızıyla devam ediyor olacak. Şayet vaktiniz müsait ise her cuma bu seminerlere gitmenizi öneririz.

Ancak bu konuda ki bilgilendirmemizi, siz ebeveynlerimize, çocuklarımızla iletişimde çok yararlı olacağını düşündüğümüz bir seminer için yapıyoruz.


 

İsmer-Psikolojik Aile Danışma Merkezi kurucusu Psikolog Pınar Ersöz TEZER, "Çocukların Dilinden Anne Ve Babaların En Sık Yaptığı Hatalar" konulu seminer ile, 31 Ocak 2014 Cuma günü Agora Avm'de sizlerle olacak. Bu güzel ve yararlı olacak konuşmayı dinlemenizi öneririz.



İsmer-Psikolojik Aile Danışma Merkezi ve Psikolog Pınar Ersöz TEZER hakkında merak ettiğiniz herşey için buraya tıklayın.

Keyifli ve etkinliklerle geçireceğiniz güzel bir yıl dileğimizle...

24 Aralık 2013 Salı

Diş macunu, Florür, Çocuklarımız Ve Dişlerinin Bakımı...

 
 
 

Çocuklarımızın dişleri çıkmaya başladığından itibaren diş bakımları büyük önem taşıyor. Diş fırçalama alışkanlığını belli bir yaştan itibaren edinmeleri gerekiyor. Bunun için ilk adım, kendilerine ait diş fırçası ve diş macunu sahibi olmalarıdır.

Dün akşam Doruk'a ait diş macunu elime geçti ve arkasında yer alan içeriği okudum. İçerikte yazan ibare şuydu: "6 Yaş ve altı çocuklarda, bezelye büyüklüğünde ve bir yetişkin gözetiminde kullanılması tavsiye edilir. Fazla dozda florür alınırsa lütfen doktorunuza başvurunuz." Bu zamana kadar diş macunlarının Florür içerdiğini biliyordum. Duymuştum daha doğrusu. Ama Florürün ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu. Bugün sabah itibariyle florürün ne olduğu, yarar/zararları nelerdir, etkileri nelerdir elimden geldiğince, kaynaklardan aldığım yardım ile sizlerle Paylaşmak istiyorum.

FLORÜR NEDİR?



Florür, nötr haldeki flor atomunun, bir elektron alarak iyon (anyon) haline geçtiğinde aldığı isimdir.
Doğal halde su, bazı yiyecekler, toprakta ve bazı minerallerin içinde bulunur.
Doğal maddelerden üretilmeyen diş macunlarında ve günlük temizlik ürünlerinde bulunan florür, dişlerin gelişim aşamasında fazla flor alımına bağlı olarak ortaya çıkan ve organların ya da dokunun az gelişimi gübü sağlık sorunlarına neden oluyor. Dejeneratif eklem hastalığı'na(*) da sebep olan bir maddedir.

FLORÜR ÇÜRÜKLERE NASIL ETKİ EDER?



Florür, iki farklı şekilde çürükleri önlemeye yardımcı olur:
  • Florür, çocukların büyüyen kemiklerinde ve gelişen dişlerinde birikerek, daha henüz çıkmadan bebek ve yetişkin dişlerinde minenin sertleşmesine yardımcı olur.
  • Florür, ağızda bulunan yetişkin dişlerinde minenin sertleşmesine yardımcı olur.
Florür, ağzınızda doğal olarak gerçekleşen demineralizasyon(**) ve remineralizasyon(***) süreçleri sırasında etki eder.
  • Yemek yedikten sonra, tükürüğünüzde bulunan asitler, dişin yüzeyindeki kalsiyum ve fosforun erimesi olarak tanımlayabileceğiniz demineralizasyona yol açar.
  • Diğer zamanlarda, tükürüğünüzde daha az asit bulunur ve dişlerinizin sertliğini sağlayan kalsiyum ve fosforu yeniler. Bu işleme yeniden mineralizasyon (remineralizasyon) adı verilir. Remineralizasyon sırasında florür mevcut ise, biriken mineraller daha da sertleşerek, dişlerinizi güçlendirir ve bir sonraki demineralizasyon aşamasına kadar çözülmeyi önlerler.

HAYATIMIZIN HER ANINDA FLORÜR

Çoğu kişi florürsüz diş macunu kullanarak bu kimyasalın zararlı etkilerinden korunabileceğini düşünüyor. Ancak bazı illerimizde şebeke suyunda yüksek sayılabilecek miktarlarda florür bulunuyor.  Çin, Avusturya, Belçika, Finlandiya, Danimarka, Norveç, İsveç, Hollanda, Macaristan ve Japonya gibi bazı ülkelerde suya florür katılması yasak. Türkiye’de suya florür katılmıyor, ama pek çok ilimizin şebeke suyunda doğal olarak florür bulunuyor. Türkiye İçme Sularında Florürün Bölgesel Dağılımı (I) (PDF) başlıklı çalışmada, Marmara Bölgesi’nin suları incelenmiş ve bazı ilçelerde florür değerlerinin tehlikeli seviyelere çıktığını saptamış.
İşin kötüsü, oturduğunuz bölgedeki suların düşük florürlü olması da yetmiyor, çünkü tükettiğimiz pek çok hazır içecek, Türkiye’nin farklı bölgelerinde, şebeke suyundan üretiliyor. Eğer üretimin yapıldığı bölgedeki sular yüksek florür içeriyorsa, ürünü tükettiğinizde siz de florüre maruz kalıyorsunuz.
Florür kaynağı olabilecek bazı ürün ve gıdalar şöyle:
  • Florürlü diş macunu
  • Bebek maması
  • Hazır çorba
  • Tavuk bulyon
  • Teflon tava veya tencerede pişmiş gıdalar
  • Gazlı içecekler
  • Hazır meyve suları
  • Paketli ve/veya işlenmiş gıdalar
  • Anestezi kimyasalları
  • Florürlü tuz
  • Sigara
ÇOCUKLARIMIZIN DİŞ BAKIMI VE FLORÜR



Günümüzde florürün yararının yanı sıra zararlarının çoğunlukta olduğu tartışmaları mevcutken, florür içeren diş macunları ile diş bakımı ne kadar mümkün? Bu sorunun kesin bir cevabı yok diye düşünüyorum. Çünkü bu yazıyı yazarken araştırma yaptığım kimi yazılarda florür savunulurken, kimi yazılarda ise yerden yere vurulmaktadır. Ben, Doruk için diş macunu kullanırken, kendi diş fırçasının uçlarına macunu sadece değdirerek miktarını belirledim. Çünkü diğer bir alternatif olmaksızın diş bakımını yapmak çok zor gibi geliyor bana. Sadece şu yönden biraz daha içim rahatladı, Doruk'un doktoru ile görüştüğümde, Çocuklar için kullanılan diş macunlarında ki florürün asla Doruk'u rahatsız etmeyeceğini, çünkü o kadar florürün içme suyunda da olduğunu belirtti. Şebeke suyunda ki florürden bahsetmiyorum. Maalesef içtiğimiz damacana sularında da florür katkısı bulunmaktadır. En sağlıklısı sanırım alkali iyonize su makinesi almak hem ekonomik (musluk suyunu kaynak suyuna çevirdiği için Japonya'da tercih edilmektedir) hem de mikrtoplardan arındırdığı için ve florsuz olduğu için sağlıklıdır.

Ben elimden geldiğince sizinle florürün yarar ve zararlarını paylaşacağım. Lütfen gerekli sitelerden ve hatta aşağıda belirttiğim kaynaklardan gerekli araştırmaları yaparak hareket edin. Ve mutlaka doktorunuzla da konuşmanızı tavsiye ederim.

FLORÜRÜN YARARLARI VE ZARARLARI

Florürün yararları :
  • Dişlerde diş çürümesini ve ciddi çürüklerin oluşmasını önler. Dolgu ve diş çekimi ihtiyacını azaltır.

Florürün zararları :

  • DİŞLERDE - 8 yaşından küçük çocuklarda gereğinden fazla florür tüketilmesi, diş minesinin görünümünü değiştirir ve diş minesini aşındırarak zarar verir. Dişlerin üzerinde beyaz lekeler oluşur. Daha ileri dönemlerde ise dişlerde oyuklar oluşabilir.
  • KEMİKLERDE - Fazla florür alımından kaynaklı olarak, kemiklerde fazla ağrıya sebep olan skeletal fluorisis adında ki hastalık oluşabilir. Ve eğer fazla florür alımı yaşam boyu devam ederse, kemik kırılmalarına da neden olabilir.
  • DİĞER - Florürün eklem iltihabı, kanser, kalp/damar rahatsızlıkları, şeker hastalığı, iç salgı bezleri rahatsızlıkları, mide/bağırsak rahatsızlıkları, böbrek rahatsızlıkları, erkeklerde üreme problemi ve tiroid gibi rahatsızlıklara sebep olduğu, çocuklarda zeka düşüklüğüne neden olduğu ve beyin fonksiyonlarını olumsuz yönde etkilediğine dair bazı araştırmalar bulunmaktadır.
Konu hakkında daha detaylı bilgi için yukarıda belirttiğim gibi diğer kaynaklardan bilgi alabilirsiniz.

Günlük hayatımızda Florürün varlığını engellemek zor ancak florür alımını azaltabiliriz. Alternatifanne.com sitesinden aldığımız florür alımını azaltıcı tavsiyeler şunlardır:
  1. Florürlü su içmeyin. Su filtresi kullanın ya da doğal olarak daha az florür içeren kaynak sularını tercih edin. Şişe sularının etiketlerini okuyun.
  2. Diş fırçalarken özellikle çocuklarınızın diş macunu yutmalarını engelleyin. Çocuklara mümkünse florürsüz diş macunları alın.
  3. Dişçinizde gereksiz yere florür içeren jelli diş tedavileri yaptırmayın.
  4. İşlenme sürecinde su içeren her türlü yiyecek ya da içecek florür içerebilir. Bu nedenle işlenmiş yerine taze yiyecekleri tüketin.
  5. Çay bitkisi yüksek oranda florür tutar. Çay aynı zamanda antioksidandır. Çaydan fayda sağlamak için, antioksidan özelliği yüksek olan genç yapraklı çay türlerinden için, buzlu çay ve hızlı paket çay gibi ürünlerden kaçının.
  6. Yapılan bir araştırmaya göre, teflon içeren kaplarda yemek pişirmek, yiyeceklerdeki, florür miktarını önemli ölçüde arttırmaktadır. Bu nedenle çelik tencereler ve tavalar tercih edin.
  7. Florürlü tuzdan uzak durun.
  8. Tavuk üretimi sırasında kemiklerin mekanik olarak etten ayrıldığı tavuk ürünlerini tercih etmeyin. Bu ayrılış sırasında kemikler kırıldığı ve etin içinde kemik parçaları kaldığı için florür miktarını artırabilir.
  9. Kullanılan bazı ilaçların içeriğinde florür katkısı olduğu belirtilmiş olabilir. doktor tavsiyesinde florür içermeyen alternatif ilaçları tercih edebilirsiniz.
Diş Hekimimiz, Doktorumuz, Kreş Öğretmenlerimiz ile yaptığım görüşmelere ve yaptığım araştırmalara dayanarak, Florür konusunda bende oluşan fikir şudur:



Diş bakımı için kullanılan diş macunu miktarına dikkat edildiği sürece, florürün herhangi bir zararı olmayacaktır. Bunun için bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim.



(*) Dejeneratif eklem hastalığı veya Osteoartrit, eklemin üzerine yük binen yüzeyinin hasar görmesidir. Bu hastalık eklemlerin normal, ağrısız, yumuşak hareketlerini bozuyor. Özellikle bu hastalık bacağın vücudun ağırlığını taşıma yetisini bozuyor.
 
(**)Demineralizasyon : Su içerisinde ki minerallerin yani katyon ve anyon iyonlarının giderilmesi işlemidir.
 
(***)Remineralizasyon: Demineralize olmuş (çürümüş) lezyonlara diş mineralleri yerleştirerek çürüme sürecinin tersine çevrilmesi, çürümenin durdurulması. Bu yöntem florür kullanılarak daha etkin hale getirilebilir.


 
KAYNAKLAR:

http://alternatifanne.com/florur-dis-macunumdaki-dusman-mi/

http://tr.wikipedia.org/wiki/Flor%C3%BCr

http://www.colgate.com.tr/app/Colgate/TR/OC/Information/OralHealthBasics/CheckupsDentProc/Fluoride/WhatIsFluoride.cvsp

http://www.zehirsizev.com/anne-cocuk/florurun-8-zarari-ve-florurden-korunma-yollari/

http://yalansavar.org/2012/08/03/macuncu-geldi-hanim-florurlu-macunlar-bunlar/

https://www.facebook.com/JyoticaSafakBurcakAlkanli/posts/371441029653828

http://dogalanneyim.blogspot.co.uk/2011/10/toksik-dis-macunu-florur-tehlikesi.html





16 Aralık 2013 Pazartesi

Hayat Bir Çocuğa Nasıl Anlatılmalı ?

Sevgili anneler ve babalar,

Aylin Kotil'in yazdığı bir yazıyı paylaşıyoruz sizlerle... Gerçekten yararlanacağınızdan şüphemiz yok. Okuyun ve paylaşın... paylaşılması gereken bir yazı...



Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya başladım: ...

Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını...

Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden...

Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu.

Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret.
Kitaplardan keyif almasını.

Ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona. Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp da kendini yönlendirmeyi bulmasını.

Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla.

Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine...

Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona.Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret.Alın terine saygıyı öğret ona.

Aşk acısı çekmenin hiç aşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret.Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret,başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı...

Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret.
Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.Hayatı sorgulamayı öğret ona...

Bilginin en büyük güç olduğunu öğret.Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını.

Günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret.

Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı...
'İstemiyorum', 'hayır' demeyi öğret ona, istediğinde ise 'istiyorum' demeyi.

Sevdiğinde ise 'seni seviyorum' diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını...

Sorgusuz sevmeyi...
El yazısı ile notlar yazmayı...
Lafı dolandırmamayı...
Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona.
Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını.

İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret...
Ama en çok da kendini sevmesini öğret...
Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini...
Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini... Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını...

Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona...

- Aylin Kotil

12 Aralık 2013 Perşembe

EN ANLAMLI YILBAŞI PROJESİ...

Tüm okurlarımıza güzel bir cuma gününden merhaba,

Az önce facebook'ta gezinirken, bir sosyal sorumluluk projesi duyurusuna denk geldim. 2013 yılını geride bırakırken, belki de hepimizin 2014 yılını en anlamlı şekilde karşılamamıza vesile olacak bu proje. Projenin sahibi Sıla Çelik ile bizzat görüştüm. Kendisi de benim gibi 3 yaşında erkek çocuk sahibi. Tüm annelerimizin, tüm vatandaşlarımızın duyarlılık göstereceğini düşündüğüm bu projeyi ve detaylarını aşağıda paylaşıyorum.

Sıla Çelik :

ARKADAŞLAR BENİM UZUN ZAMANDIR DÜŞÜNDÜĞÜM BİR PROJE VAR SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTİYORUM MALUM YILBAŞI GELİYOR YILBAŞINI HASTANEDE GEÇİRCEK BİRSÜRÜ HASTAMIZ VAR ARAMIZDA GRUPLAŞARAK HER GRUP AYRI HASTANELERE HEDİYELERLE GİTSEK HASTALARA MORAL VERSEK ARAMIZDA HAVUZ OLUŞTURSAK ÇOCUKLARA OYUNCAK VE DİĞER HASTALARA DA İÇÇAMAŞIRI PİJAMA ÇORAP VS. ALSAK.NASIL FİKİR SİZCE KİMLER DESTEK OLUR ? —

 
TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİNDE YATMAKTA OLAN LÖSEMİLİ ÇOCUKLARIMIZIN İSTEKLERİ VE İHTİYAÇLARININ LİSTESİ HASTANEMİZDEN GELDİ GELDİ ....... HAYDİ GÖNÜL DOSTLARIM BU KÜÇÜK ELLERİ TUTALIM YÜZLERİ GÜLDÜRELİM.....................BANA ULAŞIN 0 537 023 70 41 - 0 536 851 53 43
LİSTEMİZ
14 TABLET PC
9 ADET DİZ ÜSTÜ BİLGİSAYAR
3 ADET 6 YAŞ ERKEK KABAN
5 ADET 14 YAŞ ERKEK KABAN
5 ADET 5 YAŞ KIZ KABAN
3 ADET 13 İLA 16 YAŞ ERKEK KABAN
6 ADET 2 YAŞ ERKEK KABAN
4 ADET 3 YAŞ KIZ KABAN
20 ADET 1 YAŞ İLE 17 YAŞ ERKEK KIZ KIYAFET
4 ADET 25 NUMARA İLE 37 NUMARA ARASI ERKEK KIZ BOT
4 ADET 5 YAŞ ERKEK KABAN
ve soğuk kış günleri için ailelerimize maddi destek.............haydi gönül dostları iş başı yapalım ...................................... SILA ÇELİK -VEDAT YILDIZ



31 Aralık 2013 günü saat 13:00 de İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma hastanesi konferans salonunda yapılacak olan yılbaşı etkinliğine de bizzat katılıp sizlerle burada paylaşımda bulunmak istiyorum. Bu etkinliğe 100 kişi sınırlaması ile Sıla Hanım'a bilgi verilmek üzere katılım sağlanabilir.

Şimdiden duyarlılığınız için teşekkür ederim.

Ebru ARSLAN

6 Aralık 2013 Cuma

Uçtu Uçtu Doruk Uçtu... :)

Doruk daha küçücük bebekken sürekli konuşurdum onunla. Karşımda kocaman bir adam var gibi anlatırdım. Bir bebek "yapma" dan anlar mı? tabi ki anlamaz... Ama olsun, ben her zaman "bir gün nasıl olsa anlar." mantığı çerçevesinde hareket ettim. İyiki de öyle yapmışım. Hiç pişman değilim. O zaman ektiğim meyve tohumlarının ürünlerini şimdi alıyorum çünkü. :)


Doruk şimdi 3 yaşında. Peki o en alıma verimli zamanı yani 0-2 yaşında neler oldu? Ben neler yaptım? Nasıl bir yol izledik?


Bebeklerin, sosyal becerileri kısıtlı olduğundan, anneleri ile duygusal bağlarını ağlayarak kurarlar. Ağlamak onların en iyi iletişim yoludur. Ben Doruk her ağladığında giderdim yanına. Çünkü bilirdim ki bebekler aslında fiziksel ihtiyaçları için ağlarlar. Burda önemli olan anne ve babanın tutarlı ve doyurucu bir şekilde bebeğinin ihtiyacını gidermesidir. İhtiyaçları karşılanan bir bebek, çevresi ile güvenli şekilde bağ kurar. Bebekler için; korku, öfke, heyecan belirtileriyle, beslenme dışında ki herşey oyundur. Bu dönemde bebeğin beklediği oyun, çevreyi denetlemek yada sadece haz duymak için yapılan bir davranıştır. Bu nedenle uzmanlar 0-2 yaş grubu çocuklara televizyon izlettirilmemesi gerektiğini belirtirler. Çünkü televizyonun uyarımı pasiftir ve bebeğin zekasını negatif etkiler.

Doruk 1-1,5 aylıkken agulara başlamıştı. Parmağımı gittiği yöne gözleriyle izlerdi. 2-3 aylık olduğunda artık sese göre sesin geldiği yöne dönüp bakardı. Çıngırağını salladığımda kollarını kaldırıp objeyi yakalamaya çalışırdı. Eğer durumundan memnunsa, bunu belli ederdi. Bebeklerin hareket yetenekleri arttıkça, kontrolleri de artar. Bir bebek bu dönemde tanıdık olan şeylere gülümseme, coşkulu hareketler, ufak çığlıklarla tepki verir. Doruk, elimde gördüğü her mamaya atlar, yemek zamanımızı bilirdi mesela. Banyoyu anlar, elleri ayakları hiç durmazdı, keyifli bir banyo saati geçirirdik. Hele banyodan sonraki, kremlenme, yağlanma seansına bayılırdı :) Oyuncaklarını bu dönemde ağzına götürüp tadarak keşfetmeyi ister bir bebek. O nedenle mümkün olduğunca bebeğinizin oyuncaklarını temiz tutmanızda fayda vardır. Zira "o oyuncağı ağzına sokma" sözü bir işe yaramaz ve bence bu söylememenizde de fayda var. Onun bu davranışı, (oyuncağı ağzına sokmak, birbirine çarpmak, dokunmak vb.) kemik ve kas gelişimini sağlayan hareketli oyunlarla biriken enerjisini boşaltır. Bu davranışlar sayesinde, sosyal ilişkiler kurabilir, kendini tanıyabilir, gücünün sınırlarını belirler, duyuları gelişir ve becerileri artar.


Bu dönemde o kadar çok konuşurdum ki Dorukla, her lafıma gülerdi. Anlardı belki de... Çünkü o an ben onun için bir oyuncaktım. :) Unutmayın bu dönemde hatta, okul çağına kadar her döneminde, oyun oynamak çocuklar için oyun değil, ciddi bir iştir.

4-8 aylık arası bir bebekken, bir oyuncakta ses geldiğinde, o sesin tekrar etmesi için bilinçli oyuncağa vurur hatta elinden atardı Doruk mesela. Bu dönemde, neden sonuç ilişkilerini ayırt etme becerisine sahiptir. Oyuncaklarının her yerini inceler keşfederdi. Bunu takiben 8-12 aylıkken, hareketleri değişti ve arttı. Bu dönemde Doruk, bir oyuncağı sakladığımda ne yapar eder bulur, hatta o oyuncağı bulmasına engel olan şey her neyse ortadan kaldırırdı. Oyuncağı bir yastığın arkasına sakladıysam eğer, o yastığı yerinden alır kaldırır, atardı mesela. Bunun sebebi ise, o dönemdeki bir bebek, neden-sonuçları daha iyi ayırt etmeye başlar, hedeflediği sonuçla arasına engel girerse onu mutlaka ortadan kaldırır.

8 aylıkken Doruk biryere tutunur, sıralardı. 10 aylıkken sadece onu ayağa kaldırabilecek desteğe kadar emekler sonra da birkaç adım atar düşerdi. Tam yaşında da artık yürümeye başlamıştı ama halen elimizden tutmaya ihtiyacı vardı. Ona bu konuda destek olan oyuncaklarının fotoğrafı aşağıda görebilirsiniz. :) Bu dönemde çocuğunuza alacağınız oyuncaklar hem fiziksel gelişimine yardımcı olmalı, hem de hayal dünyası ile gerçek dünya arasında kuracağı köprüye yardımcı olmalı. Bu dönemlerde anne-babanın rolleri çok önemlidir.



12 ay ile 24 ay arası yavaş yavaş konuşmaya başladı ve çıkardığımız sesleri taklit yoluyla öğrenmeye başladı. "ba-da-ka" gibi sesler çıkarırdı. "ba-ba, de-de" gibi sesler çıkarırdı. Ona sürekli, ninni söylerdim, söylediğim ninniye karşılık ritimli bir şekilde "aaaaaaa" sesleri çıkarırdı. Sonrasında "buraya bir kuş konmuş" oyunu, "fış fış kayıkçı" oyunu, otobü geldi biiiipppp" oyunu, yüzümü kapatıp "ceeee" oyunu oynardık ve bunları ilerleyen zamanlarda sürekli istemeye başladı. Oyuncaklarını alıp-verme, atıp-tutma, çekme-bırakma şeklinde oyunlar oynardım ki bu, onun fiziksel yapısına yönelik geliştirici oyunlardı. Siz bebeğinize Jest ve mimiklerle, komikliklerle onu güldürebilir ve siz de ona eşlik edebilirsiniz. Onun öğrenmesine katkıda bulunmuş olursunuz.

1,5 yaşındayken ise artık Legolarla kule yapıyorduk, üç boyutlu kitaplara, müzikli sesli, öğretici oyuncaklara daha bilinçli merak sarmıştı. Hayvan sesleri çıkaran, resimli halılarla, hangi hayvan nedir? nasıl ses çıkarır biliyordu artık.


Anne-babalar; bebeklerinizle, eğitici, öğretici oyunlar oynayın, şarkılar söyleyin, onunla koşun, gerekirse yerlerde yuvarlanın. Bebekler oyun oynadıkça duyuları keskinleşir, yetenekleri gelişir, becerisi artar. Çünkü oyun, bebeklerin en doğal öğrenme ortamıdır. Duyduklarını, gördüklerini test ettiği, öğrendiklerini pekiştirdiği bir faaliyettir. Yani oyun oynayan bebek, çocuk, kendi küçük dünyası içindedir ve kendini bu dünyada geliştirir.

3 Aralık 2013 Salı

Çocuklarımıza Kitap Seçerken..

Kitap okumak her yaşın en büyük hobilerinden biridir.Bu kişinin hem bilişsel gelişimini hem duygusal gelişimini hem de sosyal gelişimini etkilemektedir.Bu yüzden kitap okumak her yaş için büyük önem taşımaktadır.
Peki çocuklarımız için kitap seçerken nelere dikkat edebiliriz?Hangi yaş için nasıl kitaplar seçilebilir?Çocuklarımızın kitap okumasını sağlamak için neler yapabiliriz?

Çocuklarımız için kitap seçerken öncelikle çocuğumuzun içinde bulunduğu yaş grubunu dikkate almalıyız.Yeni okuma yazma öğrenen çocuklarımız için kitap sayfalarının çok büyük olmadığı,yazıların çok küçük olmadığı,uzun ve anlaşılmaz cümlelerin bulunmadığı ve hayal gücünü geliştirici kitaplar önerilir.
İlk okul döneminden sonra artık soyut düşünmeyi sağlayıcı kitaplar çocuklarımız için daha yararlı olacaktır.Öyküler,neden sonuç ilişkisi içeren kısa hikayeli kitaplar özellikle orta öğretim yaş grubu için önerilebilir.

İlk okul döneminde kitaplar eğitici olmakla birlikte,aynı zamanda çocuklara olumlu duygular da aşılamalıdır. Örneğin,cinsiyet ayrımını konu alan,gerçek dışı olayları gerçekmiş gibi anlatan(sihir,büyü gibi..),kötü alışkanlıkları anlatan kitaplar çocuk için yararlı olmayacaktır.

Milli eğitim bakanlığının da onayladığı bazı kitaplar şöyledir:

2.-3. ve 4. sınıflar için Pinokyo
4.-5. ve 6. sınıflar için Dede Korkut Hikayeleri,Heidi Serisi
6.-7. ve 8. sınıflar için Yalnız Efe,Mesnevi Hikayeleri ve kısa öyküler içeren kitaplar


Bunun dışında bu yaştaki çocukların kişisel gelişimlerine yardımcı olacak kitaplar da önerilebilir.
Ben ortaokul dönemindeyken çok sevdiğim Edebiyat Öğretmenim bir kitap okumamızı istemişti.Adı "Bir Pırıltıdır Yaşamak"..İpek ONGUN'a ait olan bu kitap bir çok konuda çocukların kişisel gelişimini sağlayıcı bilgiler içeriyor.
Anne ve babalar çocuklarının genel kültürünün de artmasını istiyorlarsa eğer bu kitabı mutlaka almalarını tavsiye ederim..


Çocuklarımıza kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için önüne çok sayıda kitap yığıp "bunları okumalısın" mesajı vermek pek etkili bir yöntem olmayacaktır.Eğer çocuklarımıza ufak da olsa bir kitaplık alırsak ya da evde kullanmadığımız herhangi bir yeri çocuğumuzun adını içeren bir kitaplık haline getirmek (Doruk'un kitaplığı,İpek'in kütüphanesi gibi bir yazıyı üstüne yapıştırabilirsiniz..) bu alışkanlığı kazandırmada ilk basamak olabilir.Daha sonra çocuğumuzdan okuduğu kitapları buraya yerleştirmesini isteyerek sonunda çok güzel bir mirasa,zenginliğe ve görüntüye sahip olacağı fikrini vurgulamak onu daha da istekli hale getirecektir.

Hiç kimseye zorla bir şey yaptıramayacağımız gibi çocuklarımıza da dayatmayla bir şey yaptıramayacağımızı unutmamalıyız.Zorla yaptırılan hiç bir aktivite ya da olay çocuklarımıza yararlı olmayacaktır.

Sevgilerle..


Hamilelikte Demir Eksikliği Çok Önemli !

9 ay boyunca karnınızda o mucizeyi taşırken, her yediğiniz lokmada sanki size değil de, sadece bebeğinize gideceğini düşünürsünüz. Ve toplumun eskiden beri gelen yanlış bir düşünce yapısı vardır ki, bu düşünce başa beladır. Önemli olan kilo almaktır der büyüklerimiz.

Doruk'a hamileliğim esnasında 9 ay boyunca toplamda 11 kilo aldım. Normalde 15 kiloya kadar normal, fazlası zarar der doktorlar. Canım doktorum Opr.Dr. Atilla Erler'e her yönden minnettarım. Bana her zaman doğru bilgiler vermiştir. Her konuda... Büyüklerim her ne kadar bana "hiç kilo almadın, karnın küçük, bir lokmacık çocuk çıkacak." deselerde, Allah'ıma ve doktorumu dinlediğime şükrediyorum ki sağlıklı bir bebek dünyaya getirdim.

Şayet benim gibi küçüklüğünden beri demir eksikliği, kansızlık durumu yaşıyorsanız özellikle hamilelğinizde dikkat etmelisiniz. Özellikle hamur işi, şekerli ve fazla tuzlu besinleri tüketmemelisiniz.

*Dediğim gibi toplamda 11 kilo aldım. tek yaptığım şey hamur işi ve tatlıdan uzak durmak oldu. Ve tabiki bol su içmek. Zaten doktorlarımız aynı anda tüm vitaminleri ve folikasiti içeren bir takviye ilaç veriyor hamilelikte. Kesinlikle bu ilaçları saati saatine ve her gün düzenli almak şart. Hamileliğimizin bu döneminde ileri yaşayabileceğimiz demir eksikliği durumunun riskleri ise, bağışıklık sistemi zayıflıkları, enfeksiyon ve en önemlisi bebek ölümüdür.

*Takviye ilaçlarımız ile birlikte, gün içerisinde en az 2-3 porsiyon demir içeren gıdalar alınmalıdır. Nedir bunlar; en önemlisi ET... Ben hayatımda et yemeklerini çok aramam ama hamilelik döneminde zor bile olsa haftanın 2-3 günü kırmızı et tükettim. Tüketmek zorundaydım. Bunun yanı sıra tavuk eti de tüketilmeli. Ancak Folikasit yönünden en zengin olan BALIK mutlaka haftanın 1-2 günü tüketilmelidir. Özellikle sardalya bu konuda yararı olacak en iyi balık türüdür.


*Peki et yemekte zorlanıyor musunuz? O zaman ise demir içeren gıdaların başlıcaları: yeşil sebzeler, kuru üzüm, fındık, fıstık, pekmez ve kuru baklagillerdir. En önemlisi de Yumurtadır. Yumurta, et içerisinde bulunan proteinin %100 ünü karşılayan bir besindir. Mutlaka bu dönemde her gün 1 adet (haşlanmış olması tercih edilmelidir) yumurta tüketilmelidir.


*Bu besinleri tüketmek vücuda demirin emilimini sağlamak için yetmiyor ne yazık ki. Bu besinlerden alınan demirin vücutta emilimi için mutlaka C vitamini içeren besinler ile birlikte tüketilmelidir. C vitamini, demir emilimini arttırıcı özelliği ile diğer vitamin çeşitlerinden ayrılır. Demir takviyesi ilaçlar ya da demir içeren gıdalarla birlikte, portakal suyu (portakalın kendisini yemek daha makbuldür :) ) domates suyu (bunu da mümkünse mevsiminde tüketmeye özen göstermelidir. Kış mevsimi için de yazdan alınacak domatesler ile konserve yapılabilir.) ve salata alınması gereklidir. Böylelikle demir emilimi artacaktır.


*Çay, kahve tüketimi demir emilimini azaltır. Hamilelik de mümkün olduğunca az tüketilmeli ve hatta tüketilmemeye özen gösterilmelidir. Eğer tüketilmek isteniyorsa da, yemeklerden 1 saat sonra ve açık tüketilmelidir.


*Kalsiyum, demir emilimini azaltıcı özelliğe sahiptir. Hamilelikte kalsiyum, kemik gelişimi için önemlidir. Ancak bu durumda tüketimini, demir ilaçları ve demir içerikli gıdalardan yine 1-2 saat sonra yapmak daha doğrudur. Kalsiyum içerikli gıdalar; Süt ve Yoğurttur.


ÖNEMLİ DİP NOT:
*Hamilelikte demir ihtiyacı günlük 3-4 mg dır. Anne adayı ne kadar demir içerikli gıdalarla beslenirse beslensin, hamileliğin son dönemlerine doğru bu ihtiyaç artar. Bu nedenle takviye ilaç verilir. Eğer demir eksikliğiniz sınırın çok altındaysa doktorunuz iğne ile damardan demir takviyesi yapmayı tavsiye edebilir.
*Kan ilaçlarının başlıca yan etkileri; hazımsızlık, kabızlık, dışkı renginin koyulaşması sayılabilir. Bu yan etkiler ile ilgili doktorunuzla görüşebilir gerekirse ilacınızı değiştirebilir. Ancak ilaçları kesmemeye özen gösterilmelidir.

Sağlıklı Mutlu Hamilelik Dönemi Geçirmenizi Dileriz.

kaynak:Annelik Sanatı dergisi Ekim 2013