Doruk daha küçücük bebekken sürekli konuşurdum onunla. Karşımda kocaman bir adam var gibi anlatırdım. Bir bebek "yapma" dan anlar mı? tabi ki anlamaz... Ama olsun, ben her zaman "bir gün nasıl olsa anlar." mantığı çerçevesinde hareket ettim. İyiki de öyle yapmışım. Hiç pişman değilim. O zaman ektiğim meyve tohumlarının ürünlerini şimdi alıyorum çünkü. :)
Doruk şimdi 3 yaşında. Peki o en alıma verimli zamanı yani 0-2 yaşında neler oldu? Ben neler yaptım? Nasıl bir yol izledik?
Bebeklerin, sosyal becerileri kısıtlı olduğundan, anneleri ile duygusal bağlarını ağlayarak kurarlar. Ağlamak onların en iyi iletişim yoludur. Ben Doruk her ağladığında giderdim yanına. Çünkü bilirdim ki bebekler aslında fiziksel ihtiyaçları için ağlarlar. Burda önemli olan anne ve babanın tutarlı ve doyurucu bir şekilde bebeğinin ihtiyacını gidermesidir. İhtiyaçları karşılanan bir bebek, çevresi ile güvenli şekilde bağ kurar. Bebekler için; korku, öfke, heyecan belirtileriyle, beslenme dışında ki herşey oyundur. Bu dönemde bebeğin beklediği oyun, çevreyi denetlemek yada sadece haz duymak için yapılan bir davranıştır. Bu nedenle uzmanlar 0-2 yaş grubu çocuklara televizyon izlettirilmemesi gerektiğini belirtirler. Çünkü televizyonun uyarımı pasiftir ve bebeğin zekasını negatif etkiler.
Doruk 1-1,5 aylıkken agulara başlamıştı. Parmağımı gittiği yöne gözleriyle izlerdi. 2-3 aylık olduğunda artık sese göre sesin geldiği yöne dönüp bakardı. Çıngırağını salladığımda kollarını kaldırıp objeyi yakalamaya çalışırdı. Eğer durumundan memnunsa, bunu belli ederdi. Bebeklerin hareket yetenekleri arttıkça, kontrolleri de artar. Bir bebek bu dönemde tanıdık olan şeylere gülümseme, coşkulu hareketler, ufak çığlıklarla tepki verir. Doruk, elimde gördüğü her mamaya atlar, yemek zamanımızı bilirdi mesela. Banyoyu anlar, elleri ayakları hiç durmazdı, keyifli bir banyo saati geçirirdik. Hele banyodan sonraki, kremlenme, yağlanma seansına bayılırdı :) Oyuncaklarını bu dönemde ağzına götürüp tadarak keşfetmeyi ister bir bebek. O nedenle mümkün olduğunca bebeğinizin oyuncaklarını temiz tutmanızda fayda vardır. Zira "o oyuncağı ağzına sokma" sözü bir işe yaramaz ve bence bu söylememenizde de fayda var. Onun bu davranışı, (oyuncağı ağzına sokmak, birbirine çarpmak, dokunmak vb.) kemik ve kas gelişimini sağlayan hareketli oyunlarla biriken enerjisini boşaltır. Bu davranışlar sayesinde, sosyal ilişkiler kurabilir, kendini tanıyabilir, gücünün sınırlarını belirler, duyuları gelişir ve becerileri artar.

Bu dönemde o kadar çok konuşurdum ki Dorukla, her lafıma gülerdi. Anlardı belki de... Çünkü o an ben onun için bir oyuncaktım. :) Unutmayın bu dönemde hatta, okul çağına kadar her döneminde, oyun oynamak çocuklar için oyun değil, ciddi bir iştir.
4-8 aylık arası bir bebekken, bir oyuncakta ses geldiğinde, o sesin tekrar etmesi için bilinçli oyuncağa vurur hatta elinden atardı Doruk mesela. Bu dönemde, neden sonuç ilişkilerini ayırt etme becerisine sahiptir. Oyuncaklarının her yerini inceler keşfederdi. Bunu takiben 8-12 aylıkken, hareketleri değişti ve arttı. Bu dönemde Doruk, bir oyuncağı sakladığımda ne yapar eder bulur, hatta o oyuncağı bulmasına engel olan şey her neyse ortadan kaldırırdı. Oyuncağı bir yastığın arkasına sakladıysam eğer, o yastığı yerinden alır kaldırır, atardı mesela. Bunun sebebi ise, o dönemdeki bir bebek, neden-sonuçları daha iyi ayırt etmeye başlar, hedeflediği sonuçla arasına engel girerse onu mutlaka ortadan kaldırır.
8 aylıkken Doruk biryere tutunur, sıralardı. 10 aylıkken sadece onu ayağa kaldırabilecek desteğe kadar emekler sonra da birkaç adım atar düşerdi. Tam yaşında da artık yürümeye başlamıştı ama halen elimizden tutmaya ihtiyacı vardı. Ona bu konuda destek olan oyuncaklarının fotoğrafı aşağıda görebilirsiniz. :) Bu dönemde çocuğunuza alacağınız oyuncaklar hem fiziksel gelişimine yardımcı olmalı, hem de hayal dünyası ile gerçek dünya arasında kuracağı köprüye yardımcı olmalı. Bu dönemlerde anne-babanın rolleri çok önemlidir.


12 ay ile 24 ay arası yavaş yavaş konuşmaya başladı ve çıkardığımız sesleri taklit yoluyla öğrenmeye başladı. "ba-da-ka" gibi sesler çıkarırdı. "ba-ba, de-de" gibi sesler çıkarırdı. Ona sürekli, ninni söylerdim, söylediğim ninniye karşılık ritimli bir şekilde "aaaaaaa" sesleri çıkarırdı. Sonrasında "buraya bir kuş konmuş" oyunu, "fış fış kayıkçı" oyunu, otobü geldi biiiipppp" oyunu, yüzümü kapatıp "ceeee" oyunu oynardık ve bunları ilerleyen zamanlarda sürekli istemeye başladı. Oyuncaklarını alıp-verme, atıp-tutma, çekme-bırakma şeklinde oyunlar oynardım ki bu, onun fiziksel yapısına yönelik geliştirici oyunlardı. Siz bebeğinize Jest ve mimiklerle, komikliklerle onu güldürebilir ve siz de ona eşlik edebilirsiniz. Onun öğrenmesine katkıda bulunmuş olursunuz.
1,5 yaşındayken ise artık Legolarla kule yapıyorduk, üç boyutlu kitaplara, müzikli sesli, öğretici oyuncaklara daha bilinçli merak sarmıştı. Hayvan sesleri çıkaran, resimli halılarla, hangi hayvan nedir? nasıl ses çıkarır biliyordu artık.
Anne-babalar; bebeklerinizle, eğitici, öğretici oyunlar oynayın, şarkılar söyleyin, onunla koşun, gerekirse yerlerde yuvarlanın. Bebekler oyun oynadıkça duyuları keskinleşir, yetenekleri gelişir, becerisi artar. Çünkü oyun, bebeklerin en doğal öğrenme ortamıdır. Duyduklarını, gördüklerini test ettiği, öğrendiklerini pekiştirdiği bir faaliyettir. Yani oyun oynayan bebek, çocuk, kendi küçük dünyası içindedir ve kendini bu dünyada geliştirir.