26 Şubat 2014 Çarşamba

Ergenlik Döneminde Ebeveyn ile Çatışmalar

Uzun zamandır birkaç kaynaktan Ergenlik dönemini, çocuklar üzerindeki etkilerini, bu dönemde çocuk ve aile ilişkilerini araştırıyorduk. Uzm.Psk. Özgün Kızıldağ'ın yazdığı Ergenleri Anlama Kılavuzu adlı kitaptan edindiğimiz bir hikaye ve yapılması gerekenler, izlenilmesi gereken yol nedir sizlerle paylaşmak istiyoruz..

Eğer 11-18 yaş arası çocuklarınız varsa, bu yazı size mutlaka fikir verecektir.


"ARKADAŞININ GÖLGESİNDE

Ebru on dört yaşında. Devlet okulunda 8. sınıfa gidiyor. Liseye giriş sınavlarına iki hafta var. Okuldan çıkıp annesiyle buluışmak üzere servise biniyor. Annesiyle buluştuklarında alışveriş merkezine gidip sınavlardan hemen sonra gerçekleşecek olan mezuniyet kutlaması için kıyafet ve ayakkabı alışverişi yapacaklar. Ebru, aslında bu alışverişe arkadaşları ile çıkmayı istemiş, ancak annesi giyeceği kıyafet konusunda Ebru'nun fazla frapan bir seçim yapabileceğinden endişe ettiği için buna izin vermemiş. Ebru annesini ikna etmeye çalıştıysada başarılı olamamış. Alışveriş merkezinin önünde  buluştuklarında Ebru'nun yüzünde mutsuz bir ifade var. Annesi onu neşelendirmeye, birlikte çıktıkları alışverişi keyifli hale getirmeye çalışıyor fakat Ebru'nun yüzündeki ifade değişmiyor, ayaklarını sürüyerek alışveriş merkezine giriyorlar.


Ebru'nun devamlı oflayıp puflayışı annesini de huzursuz ediyor. Hemen havayı dağıtmak için annesi ilk gördükleri mağazaya yöneliyor. Ebru, denediği bütün elbiselerin fotoğraflarını çekip arkadaşlarına gönderiyor, sonra onların gönderdikleri mesajlara göre beğenip beğenmediğini söylüyor. Arkadaşları hiçbir kıyafeti beğenmiyor. Doğal olarak beş-on dakika sürecek olan bir kıyafet denemesi yarım saati buluyor. Annesi Ebru'yu biraz da şikayet ederek, söylenerek bulundukları mağazadan çıkarıyor. Bir başka mağazaya giriyorlar. Aynı fotoğraf çekme seremonisi orada da devam edince annesi Ebru'ya bağırmaya başlıyor. Ebru, annesine "Zaten seninle gelmeyi hiç istememiştim." diye bağırıyor. Annesi " Başka türlüsü mümkün değil." diye cevap verince Ebru mağazanın ortasında "Gitmeyeceğim, gitmeyeceğim, hayatımın en önemli gecesine gitmeyeceğim; senin yüzünden, senden nefret ediyorum." diye bağırarak ağlamaya başlıyor. Annesi Ebru'yu sakinleştirmek ya da taviz vermemek arasında kararsız kalmış bir şekilde çaresizce ne yapacağını düşünüyor.

Ergenlik dönemini yaşayan bir çocuğunuz varsa, bu ve benzeri birçok çatışma, gündelik hayat içinde sizi bekliyor demektir.  Bu gibi sorunlar büyürse aile ile ergen arasında hâlihazırda kopmaya eğilimli olan ipler daha da gerilecektir. Oysa ergenlerle yaşanan bu tarz günlük sorunları çözmek, sıkıntısız bir şekilde ortadan kaldırmak için birçok yol vardır. Sadece biraz manevra becerisi ve biraz da gayret yeterli olacaktır. Şimdi, vakamız üzerinden örnek çözüm yollarının neler olabileceğine bakalım; daha sonra başka vakalarda yine böyle küçük çatışmaların nasıl rahatlıkla çözülebileceğine dair bazı önerilerin üzerinde duracağız.

Yukarıda ki örnekte Ebru, mezuniyet gecesi için giyeceği kıyafeti arkadaşlarının beğenip beğenmeyeceğini önemsemekte, annesi ise kızının uygun bir kıyafet almayacağından endişelenmektedir. Her iki taraf da endişe ve beklenti konusunda haklıdır. Ebru haklıdır çünkü bu yaş döneminde, herkesin giydiğinden farklı olmayan bir elbise giymek, arkadaş grubunun beğenmeyeceği bir elbiseyle mezuniyete gitmek, bir ergen için kabul edilemez bir durumdur. Annesi de haklıdır çünkü bu yaş grubundaki bir ergeni, kendisi için alışveriş yapmaya gönderdiğinizde pek de makul olmayan seçimler yapma olasılığı vardır. Bu durumu aşmak, işlerin bu noktaya gelmesini engellemek için neler yapılabilirdi.?



Birinci Yol: Annesi, Ebru'ya arkadaşları ile alışveriş merkezine gitmesini, onlarla birlikte on elbise seçmesini; bu elbiselerden birini daha sonra birlikte gidip alabileceklerini söyleyebilirdi.

İkinci Yol: Annesi, Ebru'yla kıyafet alışverişine değil, ön geziye çıkabilirdi. Bu ön gezide, kendisi için uygun gözüken on elbiseyi belirleyip, Ebru'ya arkadaşları ile birlikte gelip içlerinden birini seçmesi için bir şans tanıyabilirdi.

Üçüncü Yol: Ebru'nun annesi bu alışverişe, Ebru'nun çok sevdiği ve fikirlerini önemsediği bir ya da iki arkadaşını davet edebilirdi. Böylece hep beraber hem eğlenceli vakit geçirebilirler hem de alışverişlerini yapabilirlerdi.

Görüldüğü gibi, bu kadar çözümsüz gibi gözüken bir durumda bile üretilebilecek üç ayrı çözüm yolu bulabildik. Bu durumda diyebiliriz ki günlük sorunlar üzerinde ergenlerle uzlaşmak çok da zor değildir. Yeter ki buna istekli olalım, sorun çözme becerimizi ortaya koyalım.

Bir Gerçek 
Ergenlerle uzlaşmak çok zor değildir. Problemleri çözmeye istekli olmak ve seçenekler üretebilmek yeterlidir."

KAYNAK: ERGENLERİ ANLAMA KILAVUZU/ YAŞANMIŞ ÖRNEKLER-ETKİLİ YAKLAŞIMLAR/ UZM.PSK. ÖZGÜN KIZILDAĞ

18 Şubat 2014 Salı

Hamilelikte Sindirimi Zor Besinlere Dikkat !

Son günlerde, Teyze olduğumuz veya olacağımız haberlerine istinaden, hamilelikte beslenme ve kaçınılması gereken besinlerle ilgili bir yazı paylaşmak farz oldu bize :)

 Emsey Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Yılmaz, Annelik Sanatı dergisinde konu ile ilgili görüşlerini şöyle paylaşmış :

"Anne adaylarının gebelik süresinde en sık karşılaştığı sorunlardan biri sindirim güçlüğüdür. Sindirimi zor olan besinler hangileridir ve gebelik süreci nasıl daha rahat geçirilebilir?

Acı Biber: Pek çok kişi acı biber yemeyi sever, fakat aşırı acı tüketimi yemek borusunu tahriş edebilir ve mide yanmasına sebep olabilir.

Çikolata: Çikolata çoğu kişinin severek tükettiği bir yiyecek. Fakat aşırı çikolata tüketimi, bazen sindirim açısından kötü sonuçlara neden olabiliyor. Eğer reflü şikayeti de var ise, çikolatadan uzak durmak daha iyi olur. Bunun yerine, çikolata aromalı veya hafif çikolatalı sütlü tatlı tüketmek hem daha rahat hem daha faydalı olacaktır.

Yoğun Baharatlı veya Kızartılmış Besinler: Bu besinler, midemizin sindirimde güçlük çekmesine neden olur. Kızartılmış yiyecekler yağ açısından zengin olduğu için, sorun teşkil eder. Bağırsak rahatsızlığı da var ise, yağlı yiyecekler mide bulantısı ve ishal gibi sorunlara neden olur. Yiyeceklerin kızartma yerine, haşlama olarak veya fırında hazırlanması daha doğru bir seçim olacaktır.





Portakal Suyu: Portakal suyu, her ne kadar vitaminli ve posalı bir içecek olsa da, asit içerdiğinden yine yemek borusunu tahriş edebilir. Bu anlamda reflüye düşmandır. Genellikle sabah kahvaltılarında tüketilen portakal suyu, sabah saatlerinde zaten asitli olan mideye ekstra asit eklenmesine neden olacaktır. (Önerimiz: gün içerisinde 1 adet portakal yenilerek C vitamini alımı sağlanabilir.)

Süt ve Süt ürünleri: Tüketildiğinde şişkinlik, kramp ve gaz gibi durumlar gözleniyorsa, laktoz inteoleransı ihtimali var demektir. Laktoz intoleransı, bağırsaklarımızda laktoz enzimi eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, dondurma ve kremalı süt ürünleri tüketirken dikkatli olunmalıdır.

Soğan, Pırasa ve Sarımsak: Mide ağrısına neden olabilir.

Hangi Besinler Gaz Yapar?

Gaz yapan yiyecekler listesinde ilk sırada yer alan fasulye dışında pek çok gıda gaza neden olabilir. Posalı besinler dışında belirli şeker türlerini içeren (fruktoz, laktoz, rafinoz ve sorbitol gibi) gıdaların da gaz yaptıı bilinmektedir. Ancak, aşağıdaki besinlerin çoğu sağlıklı beslenme için önerilen gıdalar arasında yer almaktadır. Bu sebeple, bu gıdaları beslenmeden tamamen çıkarmak yerine, dengeli olarak tüketmek en doğrusu olacaktır. Bu gıdalar, yaşam konforunu ciddi anlamda etkiliyorsa ve hiçbir şekilde tüketilmemesi gerekiyorsa, bu besinlerden gelen vitamin ve minareller, doktor önerileri doğrultusunda alınabilir.

Sindirim Sırasında Fazla Gaz Üretilmesine Neden Olan Bazı Besinler:
Bakliyat: Besleyici olmasına rağmen bakliyatlar, gaz yapan rafinoz adlı doğal şekerden bol miktarda içermektedir. Fasulye, mercimek ve bezelye yedikten sonra da gaz sorunu oluşabilir. Bu besinler çok seviliyorsa, kaynar suda 2-3 dakika haşlandıktan sonra ve 1 gece suda bekletilerek, gaz yapan özelliğinin azalması sağlanabilir.

Meyve ve Sebzeler: Vitamin ve mineral açısından mükemmel kaynaklardır. Brüksel lahanası, lahana, karnabahar, brokoli ve kuşkonmaz bir miktar rafinoz içermektedir. Elma, erik, şeftali ve armut ise gaza neden olduğu bilinen bir diğer şeker türü olan sorbitol içerir. Bu sebze ve meyvelerde bulunan besin lifi, sindirilmeden bağırsaklara geçtiği için gaz üretimini arttırır. Aynı etki, bu meyvelerin kurutulmuşları için de geçerlidir. Gaz yapan bu meyve ve sebzeleri daha az tüketmek veya yerine gaz yapmayan meyveleri tercih etmek gaz oluşumunu önemli oranda azatacaktır. Gaz yapmayan alternatifler ise; Turunçgiller, çilek, domates, biber, kereviz, mantar, pişmiş meyve ve sebzelerdir.


Yüksek Lifli Nişastalar: Yüksek oranda posa ve şeker içeren patates, mısır ve tam tahıllı ekmekler gaza neden olabilir. Patatesin gaz yapma riskini azaltmak için, kabukları soyularak haşlanabilir. Pirinç ve buğday kepeği, gaz yapmayan nişastalardır.

Gazlı ve Şekerli İçecekler: Yüksek miktarda şeker içerem gazlı içecekler, sağlığımıza olumlu katkıda bulunmadıkları gibi, aksine boş kalori kaynakları olarak kilo almamıza da neden olabilirler.Enerji içecekleri, soda, maden suyu veya yapay olarak gazlandırılmış içeceklerin ayrıca gazı arttırdığı da bilinmektedir. Laktoz intoleransı olanlar, süt ve süt ürünleri dışında cappucino, latte, milkshake, krema ve kremalı tatlılar tüketilmemelidir.

Yağlı Gıdalar: Ağır yağlı yemeklerin sindirimi zordur, sindirim sisteminin aşırı çalışmasına ve üretilen gazın artmasına neden olabilirler.

Gaz Yapan Besinler: Fasulye, kuşkonmaz, enginar, brokoli, karnabahar, brüksel lahanası, lahana, havuç, kereviz, salatalık, yeşil biber, mercimek, soğan, sarımsak, bezelye, patates, turp, elma, kayısı, muz, portakal, şeftali, armut, kuru erik, kuru üzüm, peynir, dondurma, süt ve süt ürünleri, arpa, keten tohumu, yulaf kepeği, buğday, bira, diyet kola, kola, meyve suları, şarap.

Gaz Şikayetine Karşılık Nasıl Beslenmek Gerekir?

Doğru ve dengeli beslenme, gaz şikayetini büyük oranda azaltabilir. Ancak gazın, şişkinliğin tek nedeni besinler değildir. Yemek tüketme şekli ve bazı ilaçlar da aşırı gaz üretimine neden olabilir. Yiyeycekler dışında dikkat edilmesi gereken bazı önemli hususlar şunlardır:

  • Öğünleri hızlı tüketmek, sindirime ani yğük bindirerek gazı arttırabilir.
  • Sakız çiğnemek gaz yapar.
  • Sert şekerlemeler, yutulan hava miktarını arttırır.
  • Besinleri yeterince çiğnememek, sindirim aşamasındaki yükü arttırır.
  • Hareket etmek, gazın atılmasına yardımcı olur. 
  • Stres, gazı arttırıcı bir faktördür.
  • İçeceklerde pipet kullanmak, hava yutulmasına neden olabilir. 
Öğünleri az az ve sık sık yemek, daha az gaz oluşmasını sağlar. "

Hamilelikte karnınızda büyüyen küçük mucizenin kapladığı yer dolayısıyla mideniz mutlaka ki rahatsız olacaktır. Ancak bu durumdan yediklerinize dikkat ederek daha az etkilenirsiniz. Küçük mucizeye ve kendinize çok iyi bakmanız ve sağlıklı olmanız dileklerimizle... :)


KAYNAK : ANNELİK SANATI DERGİSİ KASIM-2013
                      http://www.itusozluk.com/


12 Şubat 2014 Çarşamba

Yeni Doğan ve Bebeklerimiz Hakkında Birkaç Bilgi...

Bebeğini kucağına yeni almış olan anneler-babalar, yeğenleriniz sevmek için sabırsızlanan teyze-hala-amca ve dayılar, torun sevgisini tadacak olan anneanne-babaanne ve dedeler... Yeni doğanlar ve bebeklerimiz konusunda doğru bilinen yanlışlar, uykuya hazırlamak için püf noktaları ile birkaç önemli bilgileri sizlerle paylaşmak istiyoruz.

* Bebekler doğduğu andan itibaren mutlaka aile fertleri tarafından birilerine veya kendilerine benzetilmeye başlarlar. Gözlerini açmaya başladığı andan itibaren de göz rengi hakkında yorumlar yapılır. Yeni doğmuş bir bebeğin göz renginin ne olduğunu doğar doğmaz anlamak mümkün değildir. Tüm yeni doğan bebeklerde göz rengi mavi görünür. Bunun nedeni ise göze rengini veren melanin pigmentinin henüz üretilmeye başlamamış olmasıdır. Gözün gerçek renginin oluşması doğumdan sonra 6 ile 12 ay arasında bir süre gerektiriyor. Yani doğduğunda gözleri mavi olsa da, bebeğin gözleri zaman içinde kahverengi, yeşil ya da elâya dönüşebilir.


* Bebeklerimizin cildi çok hassastır. Pamuk gibi, kadife dokunuşludur. :) İlk banyoları itibariyle kullanacağımız tüm ürünlerin, özellikle şampuanının cildine zarar vermemesini isteriz. Çünkü onların cildi enfeksiyona ve tahrişe daha duyarlıdır. Bebeğiniz için kullanacağınız ürünleri titizlikle seçmelisiniz. Ph değeri 7,5 yani nötr olan bebek şampuanlarını tercih edin. Ürünün gözleri yakmamasına da dikkat edin. Koku ve boya maddesi gibi alerjen kimyasallar, alkol ve paraben içerenlerden kaçının. Giysi ve çamaşırlarının temizliğinde ise, sabun ve deterjan oranı minimum olanları kullanın.


* "Yeni doğmuş bebeklere tırnaklarıyla yüzlerini çizmemeleri için eldiven giydirmek gerekir."
Tamamen yanlış bir kuramdır. Tam tersine yeni doğmuş bebekler için dokunabilmek çok önemlidir. Özellikle de anneye... Eğer dokunamazsa, annesiyle kuracağı bağda eksiklik olabilir. En doğrusu tırnaklarını düzenli olarak kesmektir.

* "Eğer çocuğunuz fazla kiloluysa, sakın yürütece bindirmeyin."
Doğru bir kuramdır. Çünkü yürüteç kilolu bir bebek için kalça eklemlerine basınç yapabilir.

* "Akşamları pirinçli gıdalar verilirse, uyanmaz..." 
Yanlıştır. 4. ayın bitiminden itibaren bebeğe sütlü pirinçli mamalar verilebilir. Karbonhidrat miktarı yüksek olduğu ve daha tok tuttuğu için bebek rahat uyur. Ama bebek obezliğe yatkınsa, hiç verilmemesi en doğrusudur.


* Bebeklerin 5. aydan sonra geceleri en az 7 saat uyumalrı şart. Ancak bazıları hem kendilerini, hem anne-babalarını uyutmuyor. Uzmanlardan bebeğinizin mışıl mışıl uyuması için öneriler...

  1. Bebeğinizi doğduğu günden itibaren yatağa uyur-uyanık halde bırakın ve böylece kendi kendine uyumayı öğrenir.
  2. Bebeğiniz uykulu gibi görünüyorsa hemen beşiğine koyun. Eğer çok huzursuzsa sakinleşinceye kadar sallayın, ancak bunu tamamen uykuya geçmeden durdurun. Çünkü bebeğiniz, sallama, kucağa alma, emme gibi aracı yöntemler olmadan uyumayı öğrenmelidir.
  3. Kendini güvende hissetmesi için yatağında uyku arkadaşı gibi sevdiği bir nesne (oyuncak ayıcık, bebek gibi) ile uyumasına izin verin.
  4. Bebeğiniz gün içinde daha çok uyanık kalmalı. Dolayısıyla gün içerisinde 2 den fazla uyumasını engelleyin ve akşam, gece uykusuna geçiş için saat 9,5-10 arasını uyku saati olarak belirleyin.
  5. Uykudan önce sakin etkinlikler (masal anlatma, ninni söyleme, ılık bir banyo...) düzenleyin. Ancak uykusunu kaçırabilecek aşırı hareketli oyunlardan kaçının.
  6. Karnını tok tutun. Uyarıcı özelliği olan (kahve, çay, çikolata...) gibi besinlerde kafein olduğu için siz de bunlardan kaçının. Çünkü kafein anne sütüyle bebeğe geçiyor ve bebekte uykusuzluğa yol açıyor.
  7. Gece kalkıp ağlıyorsa, onu sık sık ziyaret edin.
  8. Eğer 10 dakikadan fazla ağlıyorsa kucağınıza alıp, sakinleştirin. 
  9. Odasının çok karanlık olmamasına dikkat edin. 
  10. Ortamın nem ile ısısı da yeterli olmalı ve oda havalandırılmış olmalı.

Ufak belki de önemsizmiş gibi görünse de aslında çok önemli püf noktaları bunlar bebeğinizin uykusu için... Belki de denemekte yarar vardır ne dersiniz?

KAYNAKLAR: 

Sözcü Gazetesi Pazar Eki
Vikipedi- wikipedia.org
www.oltulu.com




11 Şubat 2014 Salı

Vücudumuzdaki Timus Bezi Ve Sağlık...

Biraz da biz yetişkinlerin gülmeye, genç kalmaya ihtiyacımız yok mu sizce? Bunun için göğüs kafesinize uygulacağınız küçük dokunuşlara ihtiyacınız olduğu aklınıza gelir miydi?

Hamileliğim süresince her konuda bana destek olan Südekan Kadın Doğum Merkezi Ailesinin başarılı doktoru Sn. Ömer Südekan'ın facebook sayfasında bu konu ile ilgili paylaştığı keyifli bir yazıyı ben de sizlerle paylaşmak istedim. 


"TİMÜS BEZİ NE İŞE YARAR...

Timüs'ü eşşek sudan gelinceye kadar dövmek lazım...........

Genç ve sağlıklı olmak ve kalmak için Timüs'ü eşşek sudan gelinceye kadar dövmek lazım.

Timüs bezi, tiroid bezinin altında, göğüs boşluğunda ve soluk borusunun önünde bulunur.

Bu bez insanın bağışıklık sisteminin merkezidir. Yani bütün bağışıklık sistemi buradan yönetilir.

Timüs bezi ne kadar çok titreşirse kişi o kadar sağlıklı ve bağışıklık sistemi sağlam olur.

Anadolu’da ağıt yakan kadınların göğüslerine vurduklarına hepiniz şahit olmuşsunuzdur.

Bu refleks kaynaklı basit bir el hareketi değildir. Bu beynin otomatik gerçekleştirdiği bir davranıştır.

Kişi göğsüne vururken Timüs bezini titreştirir.
Bu sayede üzüntü kaynaklı bağışıklıkta meydana gelen direnç azalmasının önüne geçmeye çalışır.

Bu bez ne kadar sıklıkla titreştirilirse kişi o kadar genç ve sağlıklı yaşar ayrıca geç yaşlanır.

Sizde parmaklarınızla göğsünüzün ortasına yapacağınız küçük vuruşlarla timüs bezini titreştirebilirsiniz.

Yada daha basit bir yolu kullanırsınız. "KAHKAHA" atabilirsiniz.

Çünkü kahkaha da göğüs kafesini oynattığı için bu bezi harekete geçirir.

Hani yıllar geçerde aradan bir arkadaşımıza rastlarız neşeli halleriyle tanıdığımız bu insanı görünce "hiç değişmemişsin, ne gamsızsın..." deriz ya, işte timüs bezinin gücü.

Sonuç olarak kahkaha bağışıklık sistemini güçlendirir ve sizi genç tutar.




Bir de Google'dan bakalım:

Mutluluk ve Timus bezi ..

"Mutluluk bir seçimdir. Mutsuzluğumuz kadere, şansızlığa ve talihsizliğe inancımız ölçüsündedir."

Mutlu duyguların hissedilmesinde hormonların rolü büyük.Bedenimizde o hormonları salgılayan salgı bezlerinden minicik ama çok güçlü bir salgı bezi var: timus.

Timus uyarıldığında salgıladığı hormonlar kişide haz ve mutluluk duygusu yaratır.Çünkü timus aktive olduğunda bedenin kimyasının değişimine neden olur. Bu değişiklik sinir sistemini sakinleştirir ve beyin fonksiyonları nı hızlandırır. Bu da kişide rahatlama duygusu yaratır.

Avustralyalı Nobel ödüllü kanser araştırmacısı Sir MacFarlane Burnet timus bezinin aktif hale getirilmesiyle insan bedeninin kendisini kanserden koruyabilme yeteneğine sahip olacağını savunuyordu.

Çocuklarda iri olan timus ergenlik döneminde bir ceviz kadar irileşiyor. Ama yas ilerledikçe bir bezelye tanesi kadar küçülüyor, yaşlılıkta ise tamamen köreliyor. Ama bazı insanlarda ileri yaslarda bile hala ceviz büyüklüğünü koruması, bilimin henüz çözemediği alanlardan biri.

Timusun sağlığımız üzerindeki önemli yararlarından biri de T hücrelerini üretiyor olması. T hücreleri denilen lenfositler bedene zarar verebilecek zararlı hücreleri yok ederler. Bu küçük T hücrelerine yaşamımızı borçluyuz. AIDS gibi bağışıklık sistemini çökerten hastalıkların ölümcül olması T hücrelerinin haberleşme hatlarını öncelikle kesmelerinden kaynaklanıyor.

Timus göğüs kafesinin üst kısmının tam arkasında, göğsün tam ortasında yer alıyor. Timusu uyarmanın üç basit yolu var:

Timusu uyarmanın birinci yolu gülmek.Yani gerçek, içten, sıcak bir gülüş, bir kahkaha. Her gülündüğünde timus bezi aktive oluyor. Her aktive olduğunda bedenimize kimyasal dalgalar göndererek kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor. 1993 yılında California Üniversitesi' nde Dr.Paul Ekman tarafından yapılan araştırmada gülmenin timusu ve beynin değişik haz bölgeleriyle bağlantısı olan kasları harekete geçirdiği ve insanda haz duygusu yarattığı kanıtlanmış.

Timusu uyarmanın ikinci yoluiki parmakla timusun üzerine gelen noktaya vurulması, yani elle uyarmak.Timusu uyarmanın üçüncü yolu ise dilin üst dişlerin arkasında damağa ve ağzın tavanına değdirilmesi. Dr. John Diamond ve ekibi dilin bu pozisyona getirilmesi ile sol ve sağ beyin
küresi arasında denge oluşmasını sağladığını tespit etmiş.Bu da insanin daha iyi düşünmesi ve kendini daha iyi hissetmesine yardımcı oluyor. "


Timus Bezi hk. daha fazla bilgi için buraya tıklayın

Mutlu, neşeli, bol kahkalı ve her daim sağlıklı günler dileriz... :)


9 Şubat 2014 Pazar

ÇOCUKLARIN DİLİNDEN ANNE-BABALARIN YAPTIĞI HATALAR... Psikolog Pınar Ersöz Tezer Söyleşisi...

Agora AVM Sohbet günlerinin geçtiğimiz hafta cuma günü konuğu Psikolog Pınar Ersöz Tezer'di. 1 saat süren seminerde Tezer, Çocukların dilinden anne-babaların yaptığı iletişim yanlışlarından ve bunların çözümlerinden bahsetti. AVM de bulunan tüm dinleyenlerine, çok yararlı bilgiler veren Pınar Ersöz Tezer'in seminerinde aktardığı bilgiler ve birkaç kare fotoğrafı sizlerle paylaşmak istiyoruz.


Ebeveynlerin, çocukları ile arasındaki güven bağını zedeleyebilecek, iletişimi zedeleyebilecek bazı hataları, bir çocuğun dilinden dökülmüş cümlelerle belirtti Psikolog Pınar Ersöz Tezer ve Uzman Psikolog Özlem Demirci...

* Bazen ailem, benimle ilgili herhangi bir konuda bilgi almak istediklerinde bana arkadaşça yaklaşıp, sonra
bunu kullanıyorlar.
* Benim TV izlememden şikayet ediyorlar ama bakıyorum onlar sürekli TV başındalar. Sürekli beni bu
konuda eleştiriyorlar.
* Bir hatamı gördüklerinde "seni artık sevmiyorum" diyorlar.
* Benim de olumlu yönlerim var. Ama şımarırım diye söylemiyorlar, söylemek istemiyorlar.
* Annem babam bazen bişey yaptığımda sen daha küçüksün diyorlar, bazen de sen büyüdün artık
diyebiliyorlar.
* Sürekli beni başkalarıyla kıyaslıyorlar.
* Misafirlerin yanında sürekli beni şikayet ediyorlar. Hatalarımı yüzüme vuruyorlar.
* Sınıfın en başarılısı ben olayım istiyorlar.( Çocuğu sadece akademik yönden değerlendiren ebeveynlerde
görülen bir davranış şeklidir.)
* "Ben senin yaşındayken ........" ile başlayan cümleler kuruyorlar. Onların zamanında olmayan ama benim
zamanımda bulunan şeyleri veya davranışları kıyaslamalarından rahatsız oluyorum.
* Bir hatam olduğunda benden özür dilememi bekliyorlar. Ancak onlar da hata yapıyorlar ama özür
dilemiyorlar.
* Ben onlara birşey anlatmaya çalışıyorum. Çoğu zaman önemli birşey anlatıyorum. Ama beni
dinlemediklerini farkediyorum. Bazen yüzüme bile bakmıyorlar.
* Bilgisayarımla ilgilendiğimde çok rahatsız oluyorlar, ama onlarda bilgisayarla oyun oynuyorlar. ( Genellikle
iletişim problemi yaşayan ailelerde sıklıkla karşılan bir durumdur. Çocuğun keyif aldığı tek şey bilgisayar
oluyor.)
* Benimle geçirdikleri zaman çok az. Bana çok az ilgi gösteriyorlar.
* Annemle babam tartıştıklarında, annem uyumak için benim yanıma geliyor. (Evliliklerde tartışmak sağlıklı bir
durumdur. Çoğu tartışma sonrası yataklar ayrılır. Bu durumdan Çocuğun etkilenmesi olası. çocuğun önünde
tartışmak normal bir durum. Ancak tartışma sonrası yıpratıcı çözümlerden uzak durmak gerekir.)
* Bana sürekli bağırıyorlar.
* Arkadaşlarıma karışıyorlar. Benim yapabileceğim şeyleri annem yapıyor. Arkadaşlarımın yanında
utanıyorum ! (iletişim problemi olan ailelerde görülen bir durumdur. Bu durum çocuğun akranlarıyla da
iletişim problemi yaşamasına neden olur.)
* Annem babam sürekli kavga ediyorlar. Ama ben onların çok mutlu olmasını istiyorum. Onların kavgası
derslerimi de etkiliyor.
* Ben sigara içiyorum. (Ergenlik çağında bir çocuk). Benim arkadaşlarım da içiyor ve aile içinde problem
yaşıyorlar. (Bazen ergenlik dönemlerinde çocuk, kendine en yakın gördüğü ve kendini en kolay ait hissedebileceği gruba girmek ister. Ve bu grupta bulunan akranlarının durumunu kendinde içselleştirebilir.)
* Sürekli odama girip eşyalarımı karıştırıyorlar. Ne arıyor bilmiyorum. Bu durum beni ondan uzaklaştırıyor.
* Onlar bana bu kadar kızmasalar ve eleştirmeseler, ben belki de onlara herşeyimi anlatabilirim. (Burda ki sorun çocuğun ebeveyn tarafından dinlenmemesi.)


Bu durumlarda ebeveynler nasıl davranmalı, neler yapmalı bunlar üzerinde de bilgi aktarımı yaptılar Pınar Hanım ve Özlem Hanım...

* Çocuğunuzu eleştirmeyin, beklentinizi söyleyin.
- Genellikle eleştiriyle yaklaşabiliniyor. "Sen şöyle yapıyorsun, sen böylesin" demek. Onları eleştirmek yerine,
onlara beklentinizi sunmalısınız. Ör; bu davranışın yerine, şöyle davransan daha doğru olur. gibi.
* Çocuğunuzu dinleyin.
- "seni anlıyorum" demek "sana hak veriyorum" demek değildir. çocuğun en mahrem yeri odasıdır. Onunla
özel bir şeyler konuşmak ve paylaşmak istediğinizde, onun için özel olan odasında onunla konuşmanız  önerilir. Çocuğunuzun odasını yalnızca temizleyeceğiniz bir alan olarak görmemelisiniz.
* Çocuğunuz hakkında edindiğiniz bilgileri, hoşunuza gitmeyen durumlarda kullanmayın.
- Bu durum çocuğunuzun sizden birşey saklamasına ve yalan söylemesine neden olur. Yalan söylemek bir davranış problemidir ve öğrenmeyle olur. Çocuğunuz size dürüst davrandıktan sonra verdiğiniz olumsuz bir geri bildirim çocuğunuzun size yalan söylemesine sebebiyet verebilir.
* Çocuğunuza örnek olun.
- Ona örnek olmak faydalı. Örneğin çocuğunuz ders çalışmak istemiyorsa veya ders çalışmakta zorlanıyorsa, onun yakınlarında bir yerde elinize bir kitap alıp okuyabilirsiniz. Bu ona olumlu örnek teşkil edecek bir   durum olacaktır.
* Çocuğunuzun kişiliğini değil, davranışını eleştirin.
- Çocuğunuzun kişiliği yerine davranışını eleştirmek daha doğru bir tutumdur. "seni sevmiyorum" değil, "senin bu davranışını sevmiyorum ve senden bunu bekliyorum." demek çok sağlıklı bir geri bildirimdir.
* Büyük/Küçük kelimeleri risklidir.
- Sebebi : Büyük kelimesini kullanırken, çocuğunuzun yaşı gereği yapabileceği şeyleri beklemek lazım. yaşından fazla şey beklemek, yapamayacağı şeyleri beklemek, performans anksiyetesine sebebiyet verebilir. Çok ciddi aşılamayan bir evham durumu düşünün.
Küçük Kelimesi ise; sen yetersizsin mesajı verebiliyor. o nedenle bu iki kelimeyi çocuğunuza kullanmak çok   risklidir.
* Çocuğunuzun olumlu yanlarını söylemekten çekinmeyin.
- Olumlu yanlarını söylemek çocuğunuz için bir pekiştireçtir. Çocuğunuzun kişilik gelişimine çok büyük katkıları vardır. Çünkü çocuğunuzun hayatında kurduğu en önemli ikili ilişkileri anne-babasıyla kurduğu ikili ilişkilerdir. Sonra sosyal dünyaya açılırlar. Bu nedenle sizden aldığı geri bildirimler sizinle ne kadar çatışma dahi yaşasa önemlidir.
* Çocuğunuzu başkalarıyla kıyaslamayın.
* 3. Kişilerin yanında çocuğunuzu eleştirmeyin, şikayet etmeyin.
- "Ahmet de bugünlerde şöyle davranıyor, bu şekilde hareket ediyor" gibi 3. şahıslarla kurulan bu tip dialog, Çocuk kendi adını duyduğu andan itibaren, algısını tamamen konuya yoğunlaştırmasına neden oluyor ve çocuk üzerinde hipnoz etkisi yaratıyor. Ve bu konuşmadan aldığı telkinleri kendi dünyasında içselleştirebilir.
* Çocuğunuzun başarısını sadece ders başarısıyla sınırlamayın.
* Kendi çocukluk zamanınızla kıyaslamayın.
* Özür dileyin.
- Özür dilemek sağlam bir ego bilincinin gelişmesidir. Çünkü hatalar, gelişmemiz için vardır.
* Çocuğunuzla vakit geçirin, aile içi oyunlar oynayın.  Çocuğunuzu odasından çıkarabilecek birşeyler, sizinle vakit geçirebileceği bahaneler yaratın.
- Aile içi oyunlar ebeveyn ve çocuk arasındaki dialogu geliştirir. Çocuk odasına hapsolur çünkü ailesinin olduğu odada zaman geçirmek istemeyebilir. Mesela çocuğunuzun sevdiği bir tatlıyı odasına götürmek yerine bulunduğunuz odada bırakarak "hadi gel kızım/oğlum, sevdiğin tatlıdan yiyoruz." gibi bir cümle kurmak sağlıklıdır.
* Çocuğunuzun yatağında, onunla uyumayın.
- Çocuğun ilk gözünü açtığında gördüğü anne-baba profili kendi anne-babasıdır. İleride ki yaşamının, evliliğinin etkilenmemesi açısından çocuğunuzun ayrı bir odada ve yatakta uyuması doğrudur.
* Çocuğunuzla konuşurken, ses tonunuzu ayarlayın.
- Özellikle ergenlerde güç kavramı çok önemli. "Bu çok çirkin bunu giyme" dediğinizde sizi dinlemez ve kendi bildiği şekilde giyinir. Ya da "ordan kalk buraya otur" dediğinizde "hayır ben burda oturacağım." diyerek tam tersi davranışta bulunur. O nedenle çocuğunuzda uslubunuz ve ses tonunuz çok önemlidir.
* Karı-Koca tartışmalar normaldir. Dozunu ayarlayabildiğiniz takdirde çocuğunuzun yanında tartışmalar yaşabilirsiniz.
- İlişkide tartışmak normal bir süreçtir (bağırarak yapılan kavgalar değil) akabinde barışılabilindiğini çocuğa göstermek doğru bir tutum olur.


Çocuğunuzun küçüklüğünden, ergenliğine ve yetişkinliğine kadar ebeveynleriyle olan iletişiminin doğru ve sağlıklı olması esastır. Bu anlamda Pınar Hanım ve Özlem Hanım'ın verdiği bilgilerin sizlere her dönemde yararlı olacağını düşünüyoruz.

Psikolog Pınar Ersöz Tezer ve Psikolog Özlem Demirci hakkında bilgi almak ve irtibat için buraya tıklayabilirsiniz.




3 Şubat 2014 Pazartesi

ŞUBAT AYI ETKİNLİKLERİ İLE YENİ BİR AY

Yeni bir aya başlamanın verdiği enerji ile, tüm şubat ayının dolu dolu geçmesi için sizlere bazı etkinlik önerilerimiz var. Bu etkinliklere bakmadan Şubat ayı programınızı yapmayın deriz.

Geçtiğimiz hafta da paylaştığımız gibi bu hafta da 7-8-9 Şubat tarihlerinde Gaziemir Kipa Avm otoparkında çocuklarınızla eğleneceğiniz harika sirk gösterisi devam ediyor. Cuma akşamı saat 19:00'da , Cumartesi ve Pazar günleri ise saat 13:00- 16:00 ve 19:00 olmak üzere 3 gösterimde gerçekleşecek sirk gösterisi için Çocuk bilet fiyatı 10 TL ve Yetişkin bilet fiyatı 15 TL dir. Önceden rezervasyon yaptırmaksızın, gösteriden yarım saat önce biletleri gişeden alabilirsiniz.


Şubat ayı dediğinizde akla 14 Şubat Sevgililer Günü gelir. Çoğu kişi bu günü önemsemese de önemsiyenlerimiz var. Çiftler birbirleri ile iletişimin önemine son günlerde daha fazla önem veriyorlar. Bu nedenle Agora AVM de her Cuma günü düzenlenen Cuma sohbetlerinde bu ay, Sevgililer Günü temalı 4 farklı konuşmacı ile 4 farklı konu işlenecek. Özellikle, "çocuklarımıza iyi bir anne-baba olmak için önce iyi bir karı-koca olunmalıdır."  sözü ile sizlere yararlı bilgiler sunacağını düşündüğümüz İsmer Aile Danışma Merkezi- Psikolog Pınar Ersöz Tezer'in 28 Şubat Cuma saat 16:00 da yapacağı "İLİŞKİDE ALTIN KURALLAR" konulu seminerini kaçırmamanızı şiddetler tavsiye ediyoruz.
Diğer detaylar aşağıda yer almaktadır.


Ben Bir Teyzeyim ailesi olarak güzel, mutlu, huzurlu ve bol etkinlikli Şubat ayı diliyoruz.