30 Kasım 2013 Cumartesi

2 Yaş Sendromu


Siz sadece yaş sendromlarını yetişkinler mi yaşar sanıyorsunuz? Tabi ki hayır ! 2 yaşını bitirdiğinde artık o küçük, hareketleri sınırlı ve derdi sadece gaz sancısı olan bir bebek yok. Kendini ayrı bir birey olarak hayata ve en önemlisi size kabullendirmeye çalışan küçük bir beden ve zeka var. Dolayısıyla bu dönemde çocuğunuzun artık "melek gibi" bir çocuk olmaktan çıktığını, davranışları sizi kızdıran, hayal kırıklığına uğratan bir "küçük adam" ya da "küçük kadın" a dönüştüğünü fark edersiniz. Peki bu dönemde gelişen durumlar neler, çocuğunuz nasıl bir sendrom yaşıyor?

Bu dönemde çocuklarımızın içinde bulundukları duygusal değişimler düşündüğümüzden fazla. Konu başlıklarını detaylı bir şekilde tabi ki ilerleyen günlerde ayrı ayrı ve detaylı sizlerle paylaşacağız.
  •  2 yaşındaki çocuğun özgürlük sorgulaması
  • İletişim yetenekleri
  • Zihin gelişimi
  • Duygusal gelişimi
  • Kişiliği
  • Davranışları
  • Korku ve Kabusları
  • Başkalarıyla iletişimi
  • Bedenini ve cinsini fark etmesi
  • Tuvalet eğitimi

Yukarıda ki maddelere bir bakın. Küçücük bedenlerinde, yüreklerinde ve beyinlerinde hızlı bir şekilde ilerleyen bu gelişimler sizce de ağır gelmez mi onlara? Bence ağır. Hem de çok ağır. Bu dönemi en az hasarla atlatmak da sanırım biz ebeveynlerin becerisine, bilgisine ve zekasına bağlı. Bizler de iş hayatında, özel hayatımızda, içsel dünyamızda fırtınalar yaşıyor olabiliriz çoğu zaman ama biz yetişkinler bu duruma karşı, gerekli önlemleri alabilir, sorunlarımızı çözebilir ve zorlukların üstesinden gelebiliriz. Ama çocuklarımız bunu tek başlarına atlatamazlar ve anne-babalarına ihtiyaçları vardır. Unutmayın ki çocuklarımızın nazı sadece bizlere geçer. Güçlerini ve güvenlerini bizden alırlar.

Çocuklarımızın kişiliğinde ki bu değişme, sandığımızın tersine, "NORMAL" bir şeydir. Çünkü o artık büyümektedir. Kendine özgü hoşlanma ve hoşlanmama duyguları oluşmaya başlamıştır. Artık bizlerin isteklerine, körü körüne uymak istemeyecektir. Bu zamana kadar hiçbir konuda bize zorluk yaşatmayan çocuklarımız, yemek saatlerine, uyku saatlerine ve hatta tuvalet eğitimine bile direnir, inat eder. Ya da bize öyle görünür. Aslında onun bize gösterdiği tepki farklıdır. Ona yönelttiğimiz isteklerle canının istediğini yapması engellendiği için, karşı çıkışlarını yenme yolunda gösterdiğimiz çabalar, onda aşırı huysuzluk ve öfke nöbetlerinin patlak vermesiyle sonuçlanır.


UYKU PROBLEMİ:





Çocuklarımız, özellikle 2 yaşın içindeki çocukların çoğu, geceleri düzenli aralıklarla uyanır ve ilgi isterler. Bunun yanı sıra, çocuğun yatma saatini kesin bir biçimde belirlemekte güçlüklerle karşılaşılabilir. Bunlar bir anne için çok yorucudur. Hele ki anne bir de çalışıyorsa... Oysa, bizim dinlenmemiz de önemlidir ve bu sorunun üstesinden gelebilmek için de eşimizin desteğine ihtiyacımız vardır.

Bu durumda yapmamız gereken bazı şeyler vardır;

  • Bu sorunun altında yatan esas nedeni bulmak.
  • Doktoruyla mutlaka konuşarak, herhangi bir tıbbi sorunu olup olmadığının araştırmak.
  • Çocuğun odasını gözden geçirmek. ( Oda sıcaklığı mevsimine göre yeterli mi? pencere aralarından hava esintileri mi geliyor? Yoksa çocuk karanlıktan mı korkuyor?)
  • Günlük programında ya da aile yaşantınızın akışında onu tedirgin edebilecek şeyler olup olmadığını düşünün.
  • Acaba gündüzleri çok fazla mı uyuyor? Eğer sorun buysa gündüzleri çok uzun saatler uyumaya zorlamayın :) Bu, durumu çözecektir.
Çocuklarımızın, ruhsal açıdan kaygılı olması durumu, gece kabuslarıyla sonuçlanır. Ona kaygı veren bir şey olup olmadığını anlamak için ise, onu yatırırken onunla konuşmak ve içini yatıştırmak yararlı olacaktır. Kafasındaki korkulardan onu arındırmak için, ona bir öykü okumak yerinde olur. Ya da çok sevdiği bir oyuncağına sarılarak yatması da, uykuya dalıncaya kadar onu rahatlatır.  (Doruk halen çok sevdiği kırmızı arabasına sarılıp uyur ve böyle huzurlu uykuya dalar :) )

İlk çocuğu bu yaşlarda olan anneler, yeni bir bebek dünyaya getirmenizin ardından, tüm ilginizin yeni bebeğe yöneleceği tedirginliği başlar çocuğunuzda. Buna tepki olarak gösterdiği davranışlara üzülebilirsiniz ama kaygılanmayın ve asla üzüldüğünüzü anlamasına fırsat vermeyin ! (Eğer bu fırsatı verirseniz, bunu kendi lehine çevirip kullanabilir.) Ona daha çok ilgi göstermeniz ve yeni bebekle ilgili günlük işlere de çocuğunuzu katmanız, ona bir şeyler başarma duygusu verecek ve "yeni gelen" bebeği, ailenin bir parçası olarak kabullenmesini kolayca sağlayacaktır.

YEMEK PROBLEMİ:



Çocuğumuz daha birkaç ay öncesine kadar mükemmel bir şekilde yemek yiyorken, yemek saatleri birden bire savaş saatlerine dönüşebilir. Yemek yemek istemeyebilir; zorladığınızda ise tabağı yere fırlatır, hırçınlaşır, çığlıklar atabilir. Bu durumda sinirlenmek, öfkelenmek, yalnızca onun "kendi bildiğini yapma" kararını güçlendirmekten başka bir işe yaramaz. Hatta onun üzerine fazlasıyla gitmek, onun hoşuna bile gidebilir.

Bu durumda asla kaygılanmayın. Tek yapmamız gereken, yemek saatlerini belirleme çabamızı ve dengeli bir yemek rejimini sürdürmektir. Yemek aralarında abur cubur yemesine engel olmak gerekmektedir. Yemek saati içerisinde yemek istemiyorsa, asla çocuğu zorlamadan bir sonraki öğüne kadar beklemesi gerektiğini ona anlatmak gerekmektedir. Bir sonraki öğüne kadar acıkacağından, bundan sonraki tüm yemek saatlerinde düzenli olarak sofrada yer alacaktır.


AŞIRI HUYSUZLUK VE ÖFKE NÖBETLERİ :



Aşırı huysuzluk ve öfke nöbetleri bizi üzer ve çoğu zaman bize sıkıntı verir. Aslında çocuğun bu gelişim aşaması, normaldir. Bu nöbetler onun büyüme sürecinin ve bağımsızlığını dile getirmesinin normal bir parçasıdır. O nedenledir ki, onun çevresindeki dünyayı keşfetmesine fırsat vermek önemlidir; Ancaaaakkk, kendi güvenliği bakımından da bazı sınırlar koymak da gereklidir. Sınır koymak onun öfke nöbetlerini ve huysuzluklarını arttıracaktır. Çünkü engellendiğini düşünecektir. Yorulduğunda veya çok acıktığında  da aşırı huysuzluk yapabilir, öfke nöbetleri geçirebilir.

Bu davranışlarını, dışarıda, mesela bir alışveriş merkezinde yaptığını düşünün. O anda yerin dibine gireriz değil mi? Halbuki, o anda sakin kalmaya özen gösterip, paniklemeden, onu oradan uzaklaştırmak, bir oyun veya oyuncak ile dikkatini başka yere çekmeye çalışmak daha doğrudur. İşe yaramazsa sakinliğimizi koruyup, öfke nöbeti yatışana kadar sabırla beklemeliyiz. En önemlisi ise, onun içini rahatlatarak güven vermek, okşayıp sevmek de yararlı olacaktır.

Ayrıca; 2 yaşındaki çocuk birden bire son derece utangaç bir "kişi" olabilir. Hatta yanı başınızdan ayrılmaz. Eteğinize, pantalonunuza yapışır. Ve hatta yanından ayrılıp, bulunduğu odayı terkettiğinizde, avaz avaz bağırmaya başlar. İçinde bulunduğu yaş içerisinde bu da normal bir davranıştır ve yine kaygılanmanıza gerek yoktur. Her ne kadar çocuk bu dönemde, becerileri gelişse ve bağımsızlığını kazanıyor  olsa da, hala annesinin ona verdiği güven duygusuna ihtiyacı olduğunu hissettirir. Bu durumda asla onu oda da siz yokken, yalnız başına kalması ve tek başına oynaması için zorlamayın ! Eğer biraz dinlenmek, kafa dinlemek ve kendinizle kalmak isterseniz, aile fertlerinden biriyle bir müddet zaman geçirmesini sağlayabilirisiniz.


En önemli not, hatta dip not olsun ; Birçok öfke ve huysuzluk nöbeti, çocuğumuzun yeni durumundan ürkmesinden kaynaklandığını unutmayın !

Ve neyse ki, öfke nöbetleri çok geçmeden kendiliğinden yatışır. :) Bu günler geçecektir.



Kaynak:

My Child Çocuğum Hamilelik ve Çocuk Bakım Ansiklopedisi
İki Yaşında ki Çocuğum Büyürken
Yeni Anne Dergisi- www.yenianne.com






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder